28 Şubat 2011 Pazartesi

ölüm var!

Çarşamba kar yağacak belki
ve aslında kesinliği belkiden biraz daha kesin belki...
Erbakan toprağa verilecek bugün
bunları yazarken bir sela okunuyor
pencereyi açıp, içeri daha çok çekiyorum sesi
ve bugün daha çok istiyorum
gökler dolusu bağırarak "ölüm var" demeyi

24 Şubat 2011 Perşembe

. , .

Ağlamadan
dillerim dolaşmadan
yumruğum çözülmeden gecenin karşısında
şafaktan utanmayıp utandırmadan aşkı
üzerime yüreğimden başka muska takmadan
konuşmak istiyorum.

İ.Özel

22 Şubat 2011 Salı

Pardon!

Pardon, sizi ne zaman karşımda görsem elim kolum birbirine dolanıyor. Sonra saatlerce kendimi çözmeye çalışıyorum.

Pardon, ben sizin yazdığınız bütün kitapları okudum ve inanın çok yoruldum. Lütfen kitap yazmaya biraz ara verir misiniz?

Pardon, beni hatırlamadınız değil mi? Ben de sizi hatırlamadım! O halde lüzumsuz yere kucaklaşmayalım öyle değil mi?

Pardon, maalesef telefonum şu anda çok meşgul, tost makinemle görüşmeye ne dersiniz?

Pardon, acilen işim çıktığı için söylemekte olduğum şarkıyı bitiremeyeceğim, siz devam edebilir misiniz acaba?

Pardon, sizinle ilgili hissiyatım artık hayatımı tehdit eder hale geldi bayan... Siz çok tatlısınız ve ben şeker hastasıyım!

Pardon, ben Joe'nun alınmış apandisitiyim, çok pişmanım, Joe bugün beni vücuduna geri alsın, bir daha ağrırsam, sızlarsam ne olayım!

Pardon, benim sağ tekini denediğim ayakkabının galiba siz de sol tekini deniyorsunuz, kısa çöpü çeken alsın mı?

Pardon, şu anda oturmakta olduğunuz koltukta az önce benim vişneli çikolatalı pastam oturuyordu. Siz bir önceki durakta bindiniz. Pastam aynı durakta inmediyse başınız dertte demektir!

Pardon, ben zurnanın son deliğini arıyorum. Bulmak için saymaya sağdan mı başlamam gerekiyor, soldan mı?

Pardon, tam iki yıl dokuz aydır yegane zevkim, sabahları okula giderken sizin evimin önünden geçişinizi izlemek... Acaba benim için okulu birkaç yıl daha uzatmayı düşünür müsünüz?


Pardon, size küçük bir soru soracaktım ama beklerken büyüdü. Size büyük bir soru sorabilir miyim?

Pardon, aldığınız ceketin kalitesine bir diyeceğim yok bayım, ama keşke altına bir de pantolon giyseydiniz!

Pardon, biz aslında kızınızı oğlumuza istemek için gelmiştik ama; madem boşta şarj cihazınız var, telefonumu da şarja koyabilir miyim acaba?

Pardon, hiç kürdanımız kalmamış beyefendi, patron acaba kibrit çöpü isterler mi diye soruyor.

Pardon, eğer sizin de abonman biletiniz yoksa, yağmur altında el ele yürüyüp birbirimize aşık olabiliriz, ne dersiniz?

Pardon, ben sizin söylediğiniz her şeyi sonuna kadar dinledim bayım, yazık ki artık kendi söyleyeceklerimi hatırlayamıyorum!

Pardon, benim param yok, sizin de bir banka hesabınız... Neden sizin paranızı biraz dinlenmesi için benim banka hesabıma yatırmıyoruz?!

Pardon, mısralarınızın ilk harfleriyle adımı yazmış olmanız beni duygulandırdı, ama adresimi de yazmanız gerçekten gerekli değil!

Pardon, makaleme düştüğüm dipnotlardan ikisi yerinde yok hayatım, acaba sen almış olabilir misin?

Pardon, tek bir tencerenin kafama fırlatılması şiddetli geçimsizliği kanıtlamaya yeter mi hakim bey, yoksa bütün setin mi atılması gerekiyor?

Pardon, biz sadece apartman aidatının artışını koşmak için toplandık Süleyman Bey, sırf kalabalık var diye burada bir konuşma yapmanız biraz tuhaf kaçmaz mı?

Pardon, ben ağzınızdan hiç düşürmediğiniz kelimelerden biriyim bayım, artık anlamımı hatırlamadığımı bilmeniz gerektiğini düşündüm!

Pardon, kafamın içinde dolaşıp durmayı keser misiniz, beynim bulanıyor!

Pardon, sizin bu tuhaf rüyanızda bulunmaktan çok sıkıldım artık, lütfen uyanır mısınız?

Pardon, sizin benim fikirlerime tercüman olmanıza bir itirazım yok da, acaba ben niye yabancı dil konuşuyorum!

Pardon, başbaşayken benimle neredeyse hiç konuşmuyordunuz. Şimdi yanımda değilsiniz ve yokluğunuz susmak nedir bilmiyor!

Pardon, öyle güzelsiniz ki ayağımı yerden kesiyorsunuz. Lütfen ya siz buraya çıkın ya da beni aşağıya indirin!

Pardon, bir yanlışlık olmalı, ben bu satırın kelimelerinden biri değilim!

Pardon, mümkünse çok fazla şeye dokunmayın! Sonra hepsini bir ömür boyu saklamam gerekiyor!

Pardon, kendinize bir baca bulun ve oradan tütün lütfen! Burnumda tüterek beni komik duruma düşürüyorsunuz!
Pardon, sadece sizi düşünüp durmakla Türk düşünce hayatına bir katkıda bulunamam, öyle değil mi?

Pardon, biraz daha yüksek sesle konuşur musunuz lütfen! Kaçırdığım tek bir kelimeyi hayatım boyunca arayabilirim sonra!

Pardon, bütün kuşlar dışarıda ve ben kafesin içindeyim! Bu işte bir yanlışlık yok mu?

Pardon, bu gece biraz üzgünsünüz galiba! Gözlerinizde durmadan güneşler batıyor!

Pardon, bu güzel imgeleri sizin şiirinizden topladım, bir sakıncası var mı?

Pardon, sizin bu tuhaf rüyanızda bulunmaktan çok sıkıldım artık, lütfen uyanır mısınız!

Pardon, ben beyaz atlı prensim, 48 numarada oturan bayanın nereye taşındığını biliyor musunuz?

Pardon, ben temizlik şirketinden arıyorum. Uçan halınız yıkandı, ne zaman getirelim ?

Pardon, mümkünse biraz daha edebi konuşur musunuz, ilerde anılarımı yazacağım da!

Pardon, bir daha mektupları kendinize saklayıp, zarflarını bana göndermeyin lütfen!

Pardon, bu teleferik Kafdağı’nın ardına kadar gider mi?

Pardon, burada biraz oturursam zırhım pas tutacak! Yakınlarda bir yerde yel değirmeni gördünüz mü hiç?

Pardon, mümkünse çok fazla şeye dokunmayın! Sonra hepsini bir ömür boyu saklamam gerekiyor!

Pardon, sizinle konuşamam! Hem benim bütün kayıtlarımı siliyorsunuz, hem de kendinizden hiçbir yeni şey yüklemiyorsunuz!

Pardon, biraz daha yüksek sesle konuşur musunuz lütfen! Kaçırdığım tek bir kelimeyi hayatım boyunca arayabilirim sonra!

Pardon, buradan bir daha geçmeyin lütfen! Zerafetiniz yolları eskitiyor!

Pardon, bana vermiş olduğunuz bu sırrı, bir daha asla size geri veremem!

Pardon, bana bir dakika bekle dediniz, tam kırk yıl oldu gelmediniz! Daha bekleyeyim mi?

Pardon, saatlerdir ikimiz de kıpırdamadan duruyoruz. Sence hangimiz öldük ?!

Pardon, bana ettiğiniz bu kırıcı lafların arşivini tutmasanız da olur, çünkü ben onları asla unutmayacağım!

Pardon, telefon kartım bir kontur fazla geldi. Bana birkaç cümle ödünç verebilir misiniz?

Pardon, şu tuzluğu uzatır mısınız, tadı tuzu kalmadı hayatımın!

Pardon, çok yoksulum, isminizi bağışlar mısınız!

Pardon, şu narin varlığınızı şu ezilmiş ayağımın üstünden kaldırır mısınız?

Pardon, şu sahipsiz güfteye giydirir misiniz şarkılarınızdan birini!

Pardon, yana çekilir misiniz, hafızamı toplayacağım!

Pardon, biraz kendinize geldiyseniz, ben de size gelebilir miyim?

Pardon, gözlerinizi dikip durduğunuz o yer, hayatımın boydan boya sökülmesine neden oluyor!

Pardon, bu soru işareti sizin sorunuzdan düştü sanırım!

Pardon, ben alt katta oturuyorum, ayak seslerinizi getirdim!

Pardon, bende hiç kalmamış, sizde varsa birkaç dolaylı tümleç verebilir misiniz?

Pardon, şu sıcak tebessümünüzü çerçeveletmemin bir sakıncası var mı acaba?

Pardon, burada bu kadar oturacağınızı bilsem, size gölge olsun diye bir ağaç dikerdim önceden!

Pardon, siz ne zaman konuşmaya başlasanız, ben kendi kulaklarımın farkına varıyorum!

Pardon, bu uzak limanı bu küçük şişenin içine nasıl soktunuz?

Pardon, şu ışıltılı gözlerinizi bir daha kapatmayın lütfen, dünya karanlıkta kalıyor!

Pardon, isminizin bu yalın halini seviyorum, bir ek almasanız iyi olur!

Pardon, sizinle geçen eylül bir romanın 254. sayfasında
karşılaşmıştık, hatırladınız mı?

Pardon, sanırım şu arkadaşa dublaj yaptırmayı unutmuşsunuz, biraz önce dili tutuldu!

Pardon, nefes alacaksanız lütfen beklemeyin, ben daha sonra da alırım!

Pardon, aklımdaki bu şifrenin neyi açtığını siz hatırlıyor olabilir misiniz?

Pardon, ben saraydan geliyorum, dün gece ayakkabınızın tekini düşürmüşsünüz!

Pardon, tabağınızdaki günbatımının hepsini yemeyi düşünüyor musunuz?

Pardon, sizi bir yerlerden hatırlıyorum ama kendimi hiç
hatırlayamıyorum!

Pardon, hemen birkaç polis gönderebilir misiniz, şu anda kapım çalınıyor!

Pardon, siz havaya bir imza atın, ben daha sonra ona bir kağıt uydururum!

Pardon, siz Bayan Denizaşırı, Bay Aşırıdeniz ile olan isim
benzerliğinizi kabul ediyor musunuz?

Pardon, eğer konuşurken yumruğunuzu masaya vurmayı alışkanlık haline getirdiyseniz, ben pirincimi mutfakta ayıklayayım!

Pardon, ağaca yontulmuş bu kalp kimindi, korkarım spazm geçiriyor!

Pardon, giderken bu ateşi söndürmesem, yazının dibi tutar mı acaba?

Pardon, bu yazının sonunda bir randevum var! Acaba doğru yerde miyim?

Gökhan Özcan

19 Şubat 2011 Cumartesi

bizi hapşurur musun hayat?

I- Cumartesi ve Pazar günleri gazeteye bir kopyamı gönderebilmem için başvurabileceğim bir klonlama merkezi ya da bilmem ne loji departmanı bulabilir miyim?
II- Karın yağma ihtimali, "Kırmızı kar yağınca" diye başlayan vaadler kadar imkansız mı görünüyor?
III- S kopyamla uğraşamazmış, buna şimdilik hazır bir cevabım yok

17 Şubat 2011 Perşembe

: )

Tebessüm
ve
tefekkür
içün : )

şimdi daha iyi...

Ye's kemalata mani ise
Git başımdan ye's, ben sana göre değilim...
Ölümün elimden olacak
Kulakları çınlasın Atilla İlhan'ın...("Kulakları çınlamak" diriler için kullanılıyordu galiba, şuan "rahmetli" demeliyim)
Günlerim neden harekete geçemediğini düşünmekle geçiyor, bir hareket felsefesi oluşturmalıyım kendime.
Bir büyüğüm bir gün 'Allah işine suret versin' diye dua etmişti bana. Anlamı üzerinde çok düşünmüş ama bulamamıştım. Belki şimdi biraz daha anlıyorum...

14 Şubat 2011 Pazartesi

kırık dökük

Biri inşirah suresi için ruhun yangın merdiveni demiş
İyi demiş...
İyi ki doğdun Gül Sultan (s.a.v.)
Kırık dökük yanlarımıza inşirah olur musun...?

12 Şubat 2011 Cumartesi

N'oldu Bu Gönlüm


Hamit Hocamın en sevdiği parçalardan biri, şimdi bugün bana da sevgili oldu...

11 Şubat 2011 Cuma

tertemiz bir terkediş...

Vefatının üzerinden tam bir yıl geçmiş.
Hamit Can hocamızı yarın vefat yıldönümüzde yad edeceğiz
Allah sana rahmet eylesin güzel insan

7 Şubat 2011 Pazartesi

yolcu

"Dünyada kendini gurbette bil veya yolcu gibi ol. Kendini kabre girmişlerden say"
(Buhari)

6 Şubat 2011 Pazar

girift mesele: )

S yaklaşık 4-5 yıl önce Sakarya'da eğitimini sürdürürken diğer yandan da yerel bir gazetede gazeteciliğe başlamıştır. Bir gün bölgede bir kat pazarının taşınmasıyla ilgili bir sorun olur ve muhabir olarak S iş başındadır. Kayıt cihazını ve fotoğraf makinasını kaptığı gibi soluğu esnafın karşısında alır ve başlar soru sormaya. Konu karışıktır zira belediye ile kat pazarı sahipleri arasında anlaşmazlık vardır ve esnafta belediyenin aleyhinde beyan veriyordur. Konuşmalar şöyledir:

A kişisi pazarın yeri için müteahhitle anlaşmıştı ama belediyeden mühendisler x meselesinden dolayı f kişisini devreye sokarak z'nin inşaat alanındaki değişikliği devrederek r kişisi ile l kişisi belediyeyle anlaşarak k kişisinin belediye başkanıyla olan bağlantısından faydalanarak u kişisiyle e kişisinden p kişisiyle verdikleri borçları h kişisinin karşılıksız çekleri sayesinde o kişisi ve ğ kişisi ö kişisiyle olayı iyice karıştırmıştır.

S şaşkındır, esnafın söylediklerinden hiçbir şey anlamaz fakat bunun sebebi olayın karmakarışık oluşu değil S'nin müthiş dikkatsizliğidir. Esnafın anlattıklarını dinler ama hiçbir şey anlamaz, tekrar sorar, karşısındakiler sabırla anlatır, o tekrar sorar, yine anlatırlar ve tekrar ve tekrar...

Sonuç: Olay anlaşıldığı nisbette aktarılmıştır.

S'nin fotoğrafı için: Auguste Rodin'in düşünen adam heykelini "solda sıfır bırakacak" bir fotoğraf

5 Şubat 2011 Cumartesi

neredesin ben?

Asaf Halet Çelebi'nin Cüneyd şiirini çok severim.
Güzel şiirler öyledir
Güzel hallere levha olur
Cüneyd gibi kaç tane vardır
Cübbelerinin altında kendi kendisini yok eden...

irade insanı

Tolstoy'un günlüklerini inceliyorum. Belki de bütün anlattıklarından anlamamızı istediği tek şey irade ve onu kuvvetlendirmenin yolunun sabırdan ve gayretten geçtiği... Ve tabii ki sevdiğimiz şeylerden vazgeçmekten...
Bir cümlesinin altını çizmişim, orada diyor ki: On cilt felsefe eseri yazmak bir tek prensibi uygulamaya koymaktan daha kolaydır

4 Şubat 2011 Cuma

Tenekeci demiş ki

bugün dalgınım, dün de dalgındım
aç bile değildim aynaya bakmasaydım
dünden kalmış yemekleri yerken ki gönülsüzlük
gibi burdayım…
burayı sevmiyorum, bahsetmişimdir.
unufak olmak iyidir olmamaktan
hiç böyle demedim, yarabbim bilir
bu bozuk güzellik, kalbimi yoran…

3 Şubat 2011 Perşembe

Ayva yurdun çatı katında da yetiştirilebilir

Boş bir gündem istiyorum
Çankırılı çiftçi bahçesindeki elma ağacında ayva da yetiştirdi
Ya da
Öğrenci yurdunun çatı katında mahsur kalan kedi itfaiye görevlileri tarafından kurtarıldı formatında haberler...