28 Nisan 2011 Perşembe

biraz tebessüm : )

Saat: 10:47 / Cihan Haber Ajansı
Kedilerin motosiklet keyfi
Edirne’de park halindeki bir motosikletin üzerine çıkan kediler bir süre dinlendi.


26 Nisan 2011 Salı

!-!-!

Yanlışlıklara, düzensizliklere, haksızlıklara karşı durmak yürek ister sevgili blog. Sen yaptığından emin olsan da karşı tarafın tepkisi seni caydırıp kendini suçlu, asi ve huzursuz hissetmene sebep olabilir. Bak eğer doğru olduğuna inanıyorsan bağırıp çağırmadan üslubunca söyle sevgili blog.
Yani istersen sen de beni eleştir. Ben de yemekhane görevlilerini.
Ve ayrıca ben dünyayı da eleştirip, ağzını burnunu kırmak istiyorum!

23 Nisan 2011 Cumartesi

hırsız*

Asaf abi, sen ne demek istedin ki şimdi?

pencereden giren mehtap
bu evde hirsiz var
mehtapta
pencerede oturmuş
beni görüyorum
kapiyi çalsam
içerden ben çikacagim
içerden çikacak beni
ne kadar görmek istiyorum
penceredeki beni uyandirmaliyim
içerde hirsiz var
içerdeki hirsizin
ben olacagimdan korkuyurum

21 Nisan 2011 Perşembe

belki ağlarsam geçer...



Zannederdim aşkımı bir şûha bağlarsam geçer
Yâr eliyle yâremi bir kerre dağlarsam geçer
Bitmiyor âh-ü figanım bülbül-i şeydâ gibi
Geçmiyor gülmekle hüznüm, belki ağlarsam geçer

Rüştü Büngül’ün sözleri 1934 yılında Ferahnak makamında şarkı olmuş. Bestecisi; Selahattin Pınar. Hafız Kemal güfteyi muhtemel 5-6 yıl önce Nevâ makamında gazel olarak plaklara okumuş. Nevâ erkek sesine hayli uygun düşen, gazelhan ve hanendelerin tercihi bir makamdır. Gazel plaklarına baktığınızda Nevâ makamın yaygın olarak tercih edildiği görülür. Hafız Kemal muhtemelen Şimşir-i Nigâhın gazelinin topladığı büyük ilgi üzerine bir tempolu gazel icrası daha denedi ve bunu da Nevâ makamında tertip etti. Özellikle 30’lu yıllardan sonra büyük ilgi gören “tempolu gazel” türünün başarılı bir örneği. Güfte içeriği ile bütünleşen nameler dokunaklı. Saz topluluğuna öncülük eden ve icraya önemli katkılarda bulanan kemanın (büyük olasılıkla Sadi Işılay) gazelin başarısında ki payı büyük. Hafız Kemal’in çocuklarına bıraktığı kendi arşivinden bir plak...

20 Nisan 2011 Çarşamba


belki...

Biz O'nu düşünmek için bir zaman diliminde toplaşırdık. Adını gül saati koymuştu bir büyüğüm. Işıkları kapatır, mum ışığının aydınlığında naat-ı şerif okurduk.
Sanki O gelir gibi olurdu.
Bunu benden başka düşünenler de olurdu...
Bursa'dayken, Tophane'de şehri tepeden seyrediyoruz. Tepenin sağı Uludağ'ı görüyor. Karlı. Nur'la merak ediyoruz, O da kar görmüş müdür diye... 'Karlı dağlar' demiş midir mesela?
Kar çok şey getiriyor hayale
İkindi vakti çöküyor, puslanıyor Tophane...

16 Nisan 2011 Cumartesi

he walla

Kutlu doğum etkinlikleri kapsamında Diyanet İşleri Başkanlığı Türkiye'nin hemen her ilinde müftülükler aracılığıyla güzel programlar düzenliyor. Türkiye'nin bir ilinde -hadi isim de verelim- K ilinde müftü amca meramını şöyle özetlemiş:
Üst kattaki komşusuna çıkamayan insanlık aya çıksa ne yazar?
Bence de
: )


Hacı Bayram Veli camii yakınlarında bir caddeye Nazım Hikmet'in isminin verilmesi önergesi üzerine Melih Gökçek, "Nazım, Mustafa Kemal’e hakaret eden bir şair. O bakımdan adının verilmesi benim ağrıma gidiyor arkadaş." demiş ve önerge reddedilmiş. İyi ki reddedilmiş orası ayrı mesele ama bu adamın yaptığına da takiye derler
Şimdi bir şey derdim ama neyse arkadaş

14 Nisan 2011 Perşembe

geride kalanlara...

Musibet; cinayetin neticesi, mükâfatın mukaddimesidir

Ay Vakti'nin Nisan sayısı elime ulaştı nihayet. Yine çok dolu ve kaliteli çalışmalar var. Şeref Hoca 'Nisan Müzakeresi' isimli denemesiyle Ortadoğu'da yaşanan siyasi karışıklıkları yorumlamış.
Saklı Mektuplar'da çok hoş bir dize çekti ilgimi.
"Sen benim için sırra kadem bastın, ben senin için zaten sırlanmıştım Şirazem"

S ile kabz ve bast halini konuştuk. Ömür boyu kabz halinde yaşayan nice erenleri düşündüm. Çok sırlı bir hal. Yani düşünün kalbinizin sıkıntısı size bir terakkiyata vesile olmak için veriliyor. Oflayıp puflamak müthiş bir nankörlük. Eğer bir şeye oflanacaksa o da gaflet haline olmalı...
'Düşüncesizliğime of, gafletime of, cahilliğime of' denmeli...

Ömrü boyunca kabz halinde yaşayan bir hazret nakletmiş
"Bizi ziyaret eden kalbinde hüzünle döner"
Koca çembere tesir eden bir hüzün...Offfff

13 Nisan 2011 Çarşamba

üfle ey zakir, içlen ve göç git...

kulak ver, duyman mümkün...

İstanbul için lale vaktiymiş. Acaba Moskova için ne vakti, Kosturma için filan...
Karlar mı eriyordur oralarda, açıp internetten baksam bir fikir edineceğim ama farzedelim ki karlar eriyor.
Kulak verirsem Volga nehrinin şırıltılarını duyabilirim belki...
*
Bir çok şeyden uzaklaştığında insan...
Ve esaslı bir yakınlık aradığında
Şu ayete rastlarsa ne iyi:
"Secde et ve yaklaş..."



6 Nisan 2011 Çarşamba

biraz Osmanlıca : )

hod: kendi
hodbîn: kendini gören, bencil
hodbînâne: hodbince
hodendiş: yalnız kendisi için kaygı duyan
hodfikir: kendi fikrini beğenen
hodfurûş: benlik satan
hodfurûşâne: benlik satarcasına
hodgâm: kendini beğenmiş, bencil
hodperest: kendine düşkün
hodpesend: kendini beğenen
hodpesendâne: kendini beğenmişçesine
hodserane: kendi başına

an-la-mı-yo-rum

Helal gıda konusunda hala neden bu kadar bilgisiz ve duyarsızız gerçekten aklım almıyor. Ya memlekette cenaze yıkama kursları bile veriliyor, bu kadar yani!

5 Nisan 2011 Salı

uyanıklık

uykum geliyor
uykum geliyor
uzaklaşıyorum
yaklaşıyorum
kendimden
kendime

sevdiğim havaları rahat dinliyorum
şekil keskinlikleri körleşiyor
ağırlıklar kalkıyor
çıkıyorum
bu âlemlerden
uykum geliyor
uykum geliyor

uyanık yollar yürüyorum
uykuda yollar yürüyorum
uykuda insanlar görüyorum
niçin gördüğümü bilemiyorum
uykum geliyor
uykum geliyor


Asaf Halet Çelebi